25.01.2014

SOĞUK KAHVE

Uzun zamandır kenarda duruyordu, nihayet okumaya başladım..Henüz bitmediğinden,  belki yorum yapmak için  erken.. Olsun ben yine de yazacağım..
Bu kadar çok övgü alan  kitaptan ben niye etkilenmedim acaba diye düşündüm.. Tamam akıcı, samimi bir dili var.. Edebi açıdan da iddialı değil.. Ama çarpmadı işte.. Biraz düşününce, sebebini anladım..
Kitap kötü değil, yazar kötü değil...
Blogerlar arasında o kadar iyi yazanlar var ki.. Hepsi edebi  açıdan o kadar nitelikli ki, sorun burada işte..Ben takip ettiğim bloglarda  beni benden alan yazılar okuyorum.Kimisinde gülüyorum, kimisinde düşünüyorum.. Kendimden bir şeyler mutlaka buluyorum......
Ya da
Ben kahveyi  "sıcak"  seviyorum...:)

24.01.2014

BİR İNSANI SESİNDEN TANIYABİLİR, ANLAYABİLİR MİSİNİZ ?


İkisini de  gıyaben tanıyorum.. Yani hiç yüz yüze gelmedik. Bir seneyi geçti, bir vesile ile tanıştık..
Aynı şehirdeler,,
Van'da..
Kaderleri pek çok noktada kesişen iki kadın..
İkisi de genç yaşta dul kalmış.. Biri tek çocuklu, eşini kaybetmiş.. İsmi F..
Diğerinin iki evladı var, eşinden boşanmış. İsmi L..
Sık aralıklarla olmasa da telefonla görüşüyoruz.. Konuşmaları oldukça düzgün.. Şivesiz ..
L., kendine güveni olan, tuttuğunu koparan cabbar bir kişilik olarak hafızamda yer ediyor..  Her defasında dakikalarca konuşuyoruz. Garip bir enerji  var sesinde.. Anladığım ve anlattığı kadarıyla, her sorunuyla kendisi ilgilenmek zorunda. Ama şikayet ettiğini duymadım hiç. Çocuklarından çok bahsediyor, aralarındaki diyalogdan da... Benimki sadece manevi destek olmak.. Ama  aramam bile  onları çok mutlu ediyor biliyorum..  Sık sık Van'a davet ediyor.. Her defasında  " söz geleceğim " diyorum..
F. sessiz sakin..
Sesindeki hüznü ben mi hissediyorum sadece acaba ?
Çok  kırılgan olduğunu düşünüyorum.. Kendini fazla açmıyor. Son konuşmamızda Bitlis'e, ölen eşinin ailesinin yanına gittiğini söylüyor. Huzursuz oluyorum.. Boşuna değil bu gidiş biliyorum.. "İnsan bir kez evden çıktıktan sonra, ailesi bile yabancı oluyor" diyor.. O kadar..
Oysa evlatlık, kardeşlik baki değil mi ?
Hani doğunun insanı batıdakilere göre birbirine daha bağlıydı?
Belki hala öyle.. Neden tek bir olaya bakıp, düşüncelerimi değiştiriyorum ki, istisnalar olamaz mı ?
Kendisini çok yalnız ve çıkmazda hissettiğini, içinde  bir acının oturup kaldığını düşünüyorum. Ne büyük talihsizlik, insanın bu koca dünyada kendini yalnız hissetmesi? Üstelik kanından, canından insanlar etrafında olduğu halde..
Ama elimden bir şey gelmiyor..
Ne desem boş..
Sadece üzülüyorum..



23.01.2014

DAĞILDIM, DAĞILALIM...

İyi kız, hoş kız..Pek bi severim kendisini. Lakin, bazen öyle bir cümle söylüyor , öyle bir soru soruyor ki, ters köşe oluyorum.. Hani günlerce sınava çalışıp ta,   olmadık bir soruyla karşılaşan öğrenci gibi, " nereden çıktı şimdi bu " bakışıyla  kala kalıyorum... ( Öğrenci dedim de,  merak eden etmeyen herkese duyurulur, finallerimi verdim, bütünlemeye kalmadım.  Tebrik etmeye kalkmayınız, çünkü hiç de sevinmedim.  Vakit darlığından mütevellit  dersin birini bütünlemeye bırakmıştım .Hah işte o dersten de geçmişim. Oysa ben öğrenerek  gitmeyi hedeflemiştim. Amaç ders geçmek, sınıf atlamak değil yani..Bunu onlara anlatamadım. Onlar kim derseniz, burada bir parantez daha açmak lazım . Görüntü kirliliği nedeniyle  açmadan kısaca geçeyim.  Face malumunuz  elimiz ayağımız oldu. Orada benim gibi  uzaktan , sonradan , açıktan okuyanların kurmuş oldukları gruplar var. Ben de her gördüğüme katıldım ki,   iyi bir sosyolog olayım. İşte o gruplardan birinde, merak ettiğim ve derste de gördüğümüz  bir filozofun önce hayatını, sonra görüşlerini anlatan iki yazı paylaştım..Aman sen misin paylaşan.. Bunun derslerimizle ne ilgisi var, çok alakasız  deyu saldırdılar.. Tabi ki hepsini geri püskürttüm :)). Ya hu kaç kere söyleyeceğim, bir insanın geçmişini bilmeden  neyi neden dediğini, yaptığını anlayamazsınız, tanıyamazsınız..  Ne yaşadığını,  nasıl bir hayatı olduğunu öğrenmenin ne zararı var azizim ? Hem  amaç diploma almak mı, yoksa öğrenmek mi ? )
Nereden geldik biz bu konuya ?
İşte bu kız böyle, insanın aklını başından aldığı gibi, benim konumu da dağıttı.. Neyse,  bu kadarlık yeter, daha uzun yazılar okunmuyor biliyorum..  Belki buraya kadar bile okumadınız.. Çok kötüsünüz !!! İçi boş bir yazı olsa da insan merak eder. Nereden biliyorsunuz, son cümle hayatınızı değiştirecek nitelikte de olabilirdi.. Değil mi ama ?


22.01.2014

.........


Bana göre duygu /sallık, yaptığınız işe, düşüncenize, hayallerinize ..anlam katar.
İşte bu nedenle,  duyguyu bir kenara bırakıp, her daim aklıyla hareket eden  olmak istemem.. Hep kazanan mantıklı bir insan olmaktansa, ara sıra kaybeden  duygusallığı yeğlerim...


21.01.2014

........

Bana göre değil kalabalıklar..
Yalnız kalmalıyım ben, kalabilmeliyim..En azından öyle bir ihtimalin varlığını  bilmeliyim..
İstediğim an kabuğuma çekilme imkanım olmalı...
Aksi nefes aldırmıyor, bunaltıyor..


18.01.2014

........


Tiyatroya, sinemaya gidelim, ekonomiye can verelim :)
    Dün arkadaşımla " Patron Mutlu Son İstiyor" filmine gittik. Salonda toplam 4 kişiydik. Hani diğer çift olmasa, arkadaşım benim için salonu kapatmış diye düşünüp havalara gireceğim de... Üzüldüm...
    Komedi filmi düşüncesiyle, gülmeye hazır gittim.  Olur olmaz şeylere de güldüm gerçi. Ama  gülmekten öldüren bir film değildi  benim için.. Lakin, yabana atılmayacak kadar güzel, felsefi sözler vardı. İzlemeye değer .
    Kapadokya' yı gezmiş biri olarak oraların büyülü havasını bir kez daha yaşadım. Bambaşka bir dünya orası. Gittiğimde  balona binmediğim için, gezmiş, görmüş saymıyorum kendimi. O heyecanı mutlaka yaşamak gerekir diye düşünüyorum..


15.01.2014

TAM BİR İRONİ...

Kader'in babası, olayın aydınlatılmasını istemiş...
Sen o karanlığın içinde olmasaydın, aydınlatılması gereken olay olmayacaktı ortada..
Ya da,
Olay aydınlatıldı diyelim, senin ya da senin gibilerin karanlığını ne yapacağız ???
..........
Haberlerde gösteri yapıp, Kader'in ölümünün hesabını soranları gördüm..Tamam, ben hiç bir şey yapmazken, sizin kuru gürültünüzü eleştirmeye hakkım yok, amenna..
Ama kuru gürültü işte..
Nasrettin Hoca'nın   iğnesini , kaybettiği yer karanlık olduğundan   göremediği için,  aydınlıkta,  başka bir yerde araması gibi  bir şey yaptığınız..
Burada istediğiniz kadar bağırıp çağırın..
Kimden neyin hesabını soruyorsunuz??
Sivil Toplum kuruluşlarına çok iş düşüyor... Berdelin, küçük yaşta evlenmelerin yoğun olduğu illere, Doğu'ya, Güneydoğu'ya gitmek lazım.. Gerekirse ev ev dolaşmak, kahvelerde erkeklerle konuşmak, bu konuların işlendiği tiyatrolar belki, olmadı, aydınlatıcı  broşürler dağıtmak lazım.. Televizyonlarda, TRT'nin  kanalında sık sık bu konuyu işlemek lazım..
Yara neredeyse, müdahale orada olmalı kısacası...
Ölümler olmasın diye değil sadece, herkes insan gibi yaşayabilsin diye....