30.06.2015

29.06.2015

SANKİ MİMLENMİŞTİM BEN....


Yazmayalı ne çok zaman olmuş. Özledim, yazmaktan çok okumayı . Gerçi telefondan  okunmaya elverişli olanları okuyorum elbette. Elverişli derken, muhteviyatı kastetmiyorum tabi ki.  Gözümü yormayacak, punto tam kıvamında olacak, zemin ne  açık ne koyu....vs.
İşte böyle bir okuma anında  Deeptone 'nun mimlediğini gördüm   de anca  yazabiliyorum. Deep'in yazılarını hızlıca gözden geçirdim ama o yazıyı bulamadım. Artık olduğu kadarıyla...
Mim  " neden yazıyoruz " idi.
Ben kafayı sıyırmamak için blog açtım. Faydası oldu mu tartışılır tabi ki.
Keşke şuraya süslü, afilli bir kaç cümle yazabilseydim ama ne yazık ki gerçek bu. Kendi kendimi yiyip  depresyona gireceğime, yazayım da okuyanlar girsin dedim :)
Yazma konusunda asla iddialı olmadım. Profesyonel bir gayem ya da hedefim de olmadı. Benim için farklı bir dünya , farklı insanlar, farklı düşünce yapılarını keşfetmek için iyi bir fırsat oldu. Açıkcası hayatıma bu kadar anlam katacağını hiç düşünmemiştim başlarken.Takip ettiğim çoğu bloğun  belli bir tarzı  var. Ben henüz bunu başaramadım. Belki kendimi sınırlandırmak istemedim, belki işte ben bu konuda iyiyim diyebileceğim bir alan yok , bilmiyorum. Bildiğim tek şey, yazarken nefes aldığımı hissediyorum, rahatlıyorum...
Mim için Deep'e teşekkür ediyor, Değmesin Yağlı Boya'yı mimliyorum ..

14.06.2015

BİR DAHA....



bildiğini söylemem kadar,
bildiğimi söylemeni istemem de  belki  sana saçma geliyor,
ama sevgili
insan  sevdiğini / sevildiğini  hep söylemek / duymak istiyor....


11.06.2015

NEDEN ?

Aklıma takılan bir soru var..
Çocukların çok rahatlıkla yaptığı bir çok şeyi, biz büyükler neden yapamıyoruz ?
Hadi genelleştirmeyeyim, ben neden yapamıyorum? Mesela en basitinden, duygular arası geçiş çocuklarda neden bu kadar kolay?
Ağlamakta olan bir çocuk, nasıl oluyor da arkasından gülebiliyor?
Küsmek, kızmak, uzaklaşmak, nefret etmek, inatlaşmak gibi keskin hallerden nasıl ılımlı, sevimli, mutlu... hale nasıl gelebiliyorlar?
Çocuklar anı yakalıyor ve yaşıyorken, benim  ruh hallerim neden zaman ve mekana  hapsolmuyor? Neden gittiğim her yere, yaptığım her işe, sözüme, hareketime, tepkime  yapışıp kalıyor ?

3.06.2015

.......

A: Hayatın boyunca en çok söylemeyi istediğin  cümle ne ?
G: " İyi ki varsın " diyebilmeyi çok isterdim...
A: Peki kime söylersin bu cümleyi ?
G: Kendimi yanında güvende hissettiğim,  her şart ve durumda  sevgi dolu, beni koruyup kollayan  birine..
A: İyi  de dünyada  öyle biri yok  ki.
G : ....!!!!


BEN KÜÇÜKKEN ( MİM ) .....



Benjamin Button gibi hissediyorum kendimi çoğu zaman. Hayatı tersten yaşıyor gibiyim. Çocukken çok ağırbaşlıydım. Sessiz, sakin. Anne - baba için bulunmaz bir nimet ama  benim için hayatta  dolması mümkün olmayan bir boşluk . Hiç oyuncağım olduğunu hatırlamıyorum mesela. Aslında sokağa çıkıp oyun oynamışlığım da yoktur pek.  Sanırım çocukluğum okumakla geçti. Çocukluk  demek hafif kalır, ömrüm demem lazım, hala okuyorum :) 
Yaz tatillerinde gittiğimiz köyde bile, öğretmen olan dayımın kitaplarını okurdum. Haa bir de köy bakkalından aldığımız ve sıcak suda eritip içtiğimiz tarçına bayılırdım. Rengi kokusu müthişti.
Abimle vakit geçirmeyi severdim. Belki de karakter olarak benzediğimiz için,şimdi de  iyi anlaşırız.
Babamdan çok korkardım . Baba demek otorite demekti benim için :( 
( Bu mim zormuş yaa :))
Annem çok güzel yemek yapardı. Okuldan geldiğimde duyduğum yemek kokuları  hala hafızamda.Belki bu yüzden hiç bir yemeği ayırt etmem. 
Konuşmayı pek sevmezdim. Yani severdim de, içimden :) Hep bi'şeyleri sorguluyor olurdum. Kendi kendime sorular sorar, cevapları yine kendim bulmaya çalışırdım. Sanırım  başkalarının cevabı hala beni tatmin etmiyor. Kendim bulmalı ve ikna olmalıyım. Mantığıma oturmayan şeyleri kolay kolay kabul edemiyorum.

Sevgili Deeptone'a çok teşekkür ediyorum bu mim için. Okuyan, isteyen herkes yapabilir. Ama Değmesin Yağlı Boya, mutlaka yapmalı diyorum.. :)